"After" bağlacı, İngilizcede "sonra"
After she finished her homework, she went to bed.
(Ödevini bitirdikten sonra yatmaya gitti.)
We can go for a walk after lunch.
(Öğle yemeğinden sonra yürüyüşe çıkabiliriz.)
After the movie ended, we had dinner.
(Film bittikten sonra akşam yemeği yedik.)
"Before" bağlacı, İngilizcede "önce" anlamına gelir
Before you leave, make sure to lock the door.
(Gitmeden önce kapıyı kilitlediğinden emin ol.)
I always brush my teeth before going to bed.
(Yatmadan önce her zaman dişlerimi fırçalarım.)
They had dinner before the movie started.
(Film başlamadan önce akşam yemeği yediler.)
"Although" bağlacı, İngilizcede "olmasına rağmen" veya "her ne kadar"
Although it was raining, they went for a walk.
(Yağmur yağmasına rağmen yürüyüşe çıktılar.)
Although she was tired, she finished the project.
(Yorgun olmasına rağmen projeyi bitirdi.)
Although he studied hard, he didn’t pass the exam.
(Çok çalışmasına rağmen sınavı geçemedi.)
"As" bağlacı, İngilizcede "İken", "Çünkü", "Olduğu için" , "Gibi" , "Olarak"
As she was leaving, he arrived.
(O çıkarken, o geldi.)
As it was getting late, we decided to go home.
(Geç olduğu için eve gitmeye karar verdik.)
She sings as beautifully as a bird.
(Bir kuş gibi güzel şarkı söylüyor.)
He was chosen as the team leader.
(Takım lideri olarak seçildi.)
"As if" bağlacı, İngilizcede "sanki" veya "mış gibi"
He talks as if he knows everything.
(Her şeyi biliyormuş gibi konuşuyor.)
She looked as if she had seen a ghost.
(Sanki bir hayalet görmüş gibi görünüyordu.)
He acted as if nothing had happened.
(Hiçbir şey olmamış gibi davrandı.)
"As soon as" bağlacı, İngilizcede "hemen" veya "ilk fırsatta"
As soon as I arrive, I'll call you.
(Varır varmaz seni arayacağım.)
As soon as the meeting is over, we can go for lunch
(Toplantı biter bitmez öğle yemeğine çıkabiliriz.)
"As long as" bağlacı, İngilizcede "şartıyla" veya "sürece"
You can go out as long as you finish your homework
(Ödevini bitirdiğin sürece dışarı çıkabilirsin.)
He’ll stay here as long as necessary
(Gerekli olduğu sürece burada kalacak.)
"As well as" bağlacı, İngilizcede "hem ... hem de" veya "yanında"
She speaks French as well as English
(Fransızca ve İngilizce konuşuyor.)
He is a talented musician as well as a skilled writer
(Hem yetenekli bir müzisyen hem de yetenekli bir yazardır.)
"Because" bağlacı, İngilizcede "çünkü"
I stayed home because I was feeling sick
(Hastalandığım için evde kaldım.)
They are late because of the heavy traffic.
(Yoğun trafik yüzünden geç kaldılar.)
"Both ... and" bağlacı, İngilizcede "hem ... hem de"
Both John and Mary are coming to the party
(Hem John hem de Mary partiye geliyor.)
She enjoys both swimming and hiking.
(Yüzmeyi ve dağ yürüyüşünü ikisini de sever.)
"Either ... or" bağlacı, İngilizcede "ya ... ya da"
You can either have tea or coffee.
(Ya çay ya da kahve içebilirsin.)
Either she will come or she will send her apology.
(Ya o gelecek ya da özür dileyecek.)
"Neither ... nor" bağlacı, İngilizcede "ne ... ne de"
Neither John nor Mary attended the meeting.
(Ne John ne de Mary toplantıya katıldı.)
"Not only ... but also" bağlacı, İngilizcede "sadece ... değil, aynı zamanda ... de"
She is not only a talented musician but also a skilled painter
(O sadece yetenekli bir müzisyen değil, aynı zamanda yetenekli bir ressamdır.)
“Except" bağlacı, İngilizcede "hariç" veya "dışında"
Everyone is invited to the party except John.
(Herkes partiye davetli, John hariç.)
"In case" bağlacı, İngilizcede "durumunda" veya "eğer olursa"
Take an umbrella in case it rains.
(Yağmur yağarsa diye şemsiye al.)
I’ll keep my phone on in case you need to reach me
(Beni araman gerekirse telefonumu açık tutacağım.)
Leave the door unlocked in case someone arrives early.
(Birisi erken gelirse diye kapıyı kilitleme.)
"Like" bağlacı, İngilizcede "gibi"
She sings like a professional singer.
(Bir profesyonel şarkıcı gibi şarkı söylüyor.)
There are many animals like cats and dogs in the shelter.
(Kafeste kediler ve köpekler gibi birçok hayvan var.)
"Once" bağlacı, İngilizcede "bir kez" veya "bir defa"
Once you finish your homework, you can watch TV
(Ödevini bitirdiğinde televizyon izleyebilirsin.)
"Rather than" bağlacı, İngilizcede "yerine" veya "kendisinden ziyade"
I would prefer to stay home rather than go out tonight
(Bu akşam dışarı çıkmak yerine evde kalmayı tercih ederim.)
"Since" bağlacı, İngilizcede "çünkü," "den beri," veya "o zamandan beri"
Since it was raining, we decided to stay indoors
(Yağmur yağdığından beri evde kalmaya karar verdik.)
"So" bağlacı, İngilizcede "bu yüzden" veya "bu nedenle"
It was raining heavily, so we decided to stay indoors.
(Şiddetli yağmur yağıyordu, bu yüzden evde kalmaya karar verdik.)
"Unless" bağlacı, İngilizcede "olmazsa " veya "eğer ... değilse "
I won’t go to the party unless you come with me.
(Sen benimle gelmezsen partiye gitmeyeceğim.)
Unless you have a good reason, you shouldn’t be late
(İyi bir nedenin yoksa geç kalmamalısın.)
"Whether" bağlacı, İngilizcede "olup olmadığını" veya "bu ya da şu"
Whether we go to the beach or stay home depends on the weather
(Plaja gidip gitmeyeceğimiz ya da evde kalıp kalmayacağımız hava durumuna bağlı.)